Sanal Sevgiler

Oysa ki kendime sözvermiştim.. Bir daha böyle salaklıklar yapmayacaktım.. Görmediğim, dokunmadığım bir kıza kendimi bağlamıyacaktım.. Bağlanmıyacaktım. Çünkü, ben, eşşek ben, biliyordum ki, bunun sonu büyük ihtimalle hüsranla bitecek, ben kendimi yine çamur çukurunda bulacaktım… Ama neden boyle yaptım.. Neden gene bağlandım?.. Çünkü yalnızdım. Çünkü ihtıyacım vardı. Çünkü, sanal da olsa, sana seni sevdiğini soyleyen birinin verdiği, o eroinsel rahatlama, o cocukca hayalleri kurmak bana hoş geliyordu.. Ne güzeldi…Seni sevdiğini soylüyordu.. Seni düşündüğünü soylüyordu.. Ne hostu, bütün o olanlardan sonra, iki kere üstüste korkunc şekillerde terkedilip , kicina tekmeyi yedikten ve bu konuda hiç birşey yapamadıktan , elinde olan hiçbirşey olmadıktan sonra. Nerdeyse bu yüzden aşık olmaktan, birine bağlanmaya korkmaya başladıktan, ve cevrendeki bütün kızlara sırf bu yüzden yaklaşmaya cekindikten sonra .. Sonra “O” cıkageldi… cocuksal bir saflık… inanilmaz bir yaşam enerjisi.. Sığınma icgüdüsü.. Çekti beni. Deliler gibi kendine cekti hem de… Ama hayır..Ben soz vermiştim kendime.. “Hayır” demiştim, “bu cok riskli”.. “Bir daha sanal bir aşk yok.. Kendini gene salak gibi terkedilmiş, yıkılmış, ve duygusal olarak harap bir halde bulacaksın” demistim kendi kendime.. ve demiştim, “sen bunu bir kere daha kaldıramazsın arkadaş” .. huh.. Ben kendime verdigim sozü tutuyordum.. Ama.. Ama ondan gelen tepkiler, ondan gelen sıcaklık her gecen gün artıyordu.. Dayanamadım.. Uyuşturdu bütün mantığımı o sıcaklık.. Ve hatta öyle bir rahatlama verdi ki ,kendimi kapip koyverdim.. Hem de deliler gibi.. Mutluydum artık… “O” vardı. “O” beni seviyordu… “O” beni düşünüyordu.. Ve, ben , ne ile kendimi kandırıyordum? Nerden biliyordum beni terketmeyeceğini? Nasıl mutluluğuma golge düşürmeyecek kadar emindim bundan? Çünkü “O” da benim kadar ürkekti bu sanal aşk konusunda.. “O”nunda acı tecrübeleri olmuştu.. ve “ben”,”O”na inandım.. “O”na güvendim. “O” beni üzmeyecekti. “O” beni sevecekti.. “O” beni düşünecekti.. “O” beni kırmayacaktı.. hem zaten “O” benim onu kırmamdan korkuyordu. “O” benim onu “bir kenara atmamdan” korkuyordu… “Ben” ise mutluydum… Ne güzeldi.. Ne hoştu… Oysa ki.. Gercek hayat, “bana” bir tokat daha atmaya hazirlaniyormuş.. Belirtileri gorüyordüm.. Soğuklaşmayı hissediyordum.. Uzaklaşmayı anlıyordum.. Ama, mantıgım, icimdeki sevincle, mutlulukla o kadar uyuşmuş bir vaziyetteydi ki , gormemezlikten geldim.. “Belki düzeltirim” dedim, gene boş bir umutla.. kıcıma tekme yedigim son iki seferde oldugu gibi bombos bir umutla…. Hatta “O”nun icin, 2 saat ugraşip, grafiklerle süsledigim bir web sayfası bile hazırlamıştım.. gene boş bir umutla.. ve o an geldi.. “O”, eski sevgilisini unutamadigini soyledi.. ve hayatın tüm acılıgını, korkusunu, yalnızlıgın boşlugunu ve terorünü, umutsuzlugun zehirini, gelecek düşleri olmayan bir rüyanın soguklugunu tüm şiddetiyle suratıma carpıp, kısa tabirle “defol git dedi… ne yapabilirdiki zavallı “ben”… “Peki” demekten başka.. elinden ne gelirdi ki.. hem.. ona bir şans bile verilmemişti ki gene. son iki seferde oldugu gibi. zavalli “ben”in yapabildigi ne olabilirdi ki, duygusal hayatı yerle bir edilirken, kalbindeki mutluluk ve sevinc yagli kerpetenlerle sokülüp alınırken bütün bu olanlara yaşlı gozlerle bakmaktan başka?… Biliyordum boyle olacagını.. Biliyordum her şeyin yalan olduğunu… Ama.. Bunun doğru olabileceginin hayali ve umudu bile o kadar güzeldi ki… Salak gibi koyverdim kendimi… Sadece ve sadece bir tokat daha yemek için.. Bir kere daha terkedilmek için.. Hayatin boşluğuna bir daha acıyla bakmak için.. Deger miydi buna?

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir