Bu şeytan başka

Nazlı Ceren Argon, kitabı best seller olan, filmi gişe rekorları kıran “Şeytan Marka Giyer”den yola çıkıp ilk kitabı “Bizim şeytan Marka Giymez”i okurlara sundu.
Genç oyuncu, kitabında oyuncu adayı bir genç kızın gözünden İstanbul’daki oyunculuk piyasasını, menajerlik sistemini ve güzellik yarışmalarının perde arkasını anlatıyor.

Hangi düşünceden ya da hangi karakterden yola çıkarak “Bizim şeytan Marka Giymez”i yazmaya başladınız?

– Kitabı yazmak istememin asıl nedeni, Türkiye’nin çok ünlü bir kadın siması. Onu sürekli televizyondan izliyordum. Mimiklerine, genel olarak haline bayılıyordum. Onun hırsları, şekillendirilmiş duruşları beni çok etkiliyordu. Benim neredeyse tüm yaşadıklarımı not aldığım bir ajandam var. Bu kitap fikri de o ajandadaki notlar sayesinde oluştu. Bir de “Super Lady” yarışmasına katılmadan önce “şeytan Marka Giyer”i izlemiştim. Tuhaf bir çağrışım yaptı o film ve kitap…

Kitaptaki Rüya Sude Tanıl karakteri siz misiniz peki?

– Yok, o ben değilim, yarattığım bir karakter sadece… Romanın tamamı benden ve tanıdığım karakterlerden beslendi. Sude Tanıl da tek bir oyuncu değil. şu oyuncu, bu oyuncu; hepsini birleştirip yarattım. Sonunda da oyunculuk hayalleriyle yola çıkan genç kızların sonradan nelerle karşılaşabileceklerini anlatan 200 sayfalık, kara mizah türünde bir kitap ortaya çıktı.

Kendi yaşamınızdan yola çıkarak yazdığınız bir kitap oldu yani…

– Tam olarak öyle denemez. Genelde kurgu üzerine kurulu. Mesela Nimet Altan karakteri yüzünden bazı insanları suçluyorlar. Hatta eski ajans sahibimi suçlayanlar bile oldu, oysa ben onu çok severim. Nimet Altan da tek bir kişi değil. Beş altı farklı insanı (hatta bunların bazısı erkek) barındıran bir menajer. Bir genç kızın ağzından bu dünyayı anlatmaya çalıştım ben ama bunu yaparken kimseyi yıpratıp yaralamak istemedim kesinlikle.

TEYZEMİ KAYBEDİNCE ANKARA’DA DURAMADIM

Kitaptaki Rüya karakteri gibi sizin de bir yarışma geçmişiniz var. “Super Lady”ye katılmıştınız.

– Evet, hiç de pişman değilim bu yarışmaya katıldığıma çünkü bana o dönemde çok iyi gelmişti. Okuldan yeni mezun olmuştum, İstanbul’u çok fazla bilmiyordum. Yakın çevremin tavsiyesine uyup katıldım. Ama ben Rüya kadar şanssız değildim. Açıkçası “Tekrar o kızların arasına gir” deseler, girerim. Hepsine bayılıyorum. Aralarından hâlâ görüştüğüm arkadaşlarım da var. Çok iyi insanlarla çok güzel anılar biriktirdim.

Peki, bu tam olarak ne yarışmasıydı? Güzellik yarışması değildi bildiğim kadarıyla…

– Hanımefendilik yarışmasıydı. Türkiye’nin süper lady’lerini seçtiler. Ebru Öztürk birinci olmuştu.

Üniversiteyi bitirdikten sonra İstanbul’a gelmeye nasıl karar verdiniz? Sizin ne gibi hayalleriniz vardı?

– Ben çocukluğumdan beri tiyatro yapıyorum, yedi yaşında başladım. Bu da biraz teyzemden kaynaklı… Teyzem Dilek Argon, yaklaşık 22 sene Devlet Tiyatroları’nda rahmetli Cüneyt Gökçer’in genel sekreterliğini yaptı. Onun yanında büyüdüğüm için kendimi Devlet Tiyatrosu’nun ortasında buldum. Ama Ankara sektör olarak biraz zayıf. Sektör asıl İstanbul’da dönüyor. 2005 yılında bu kitabı atfettiğim teyzem Seyhan Argon vefat etti. Çok büyük bir acı yaşıyordum. Sadece tiyatro ya da sinema yapmak amacıyla değil, artık o şehre katlanamadığımı hissettiğim için Ankara’dan ayrılmak istedim.

MAGAZİN İNSANLARA GEL GEL YAPIYOR

Yedi yaşından beri tiyatroyla iç içe olduğunuzu söylediniz. Peki sizi televizyona çeken şey neydi? Renkli, eğlenceli magazin haberleri mi yoksa oyuncuların topluma yansıtılan şaşaalı hayatları mı?

– Açıkçası magazin gel gel yapıyor insanlara. O yaşta çok fazla bilmiyorsunuz neyin ne olduğunu. Parlak bir dünya gibi görünüyor. Dışarıdan bakanlar, oyuncular çok para kazanıyor, kolay yoldan köşe dönüyor sanıyorlar.

Gerçek değil mi zaten bu? Son olarak Kıvanç Tatlıtuğ 750 bin dolarlık bir reklam anlaşması yaptı, bu az bir rakam mı sizce?

– O beyefendi ya da diğeri fark etmez. Beş kişi çok iyi para kazanıyor olabilir ama bunun yardımcı oyuncuları var, setin arka planı var, bir kere o ekranda görünüp bir daha görünmeyen figürasyon var. Sigortasız çalışanlar var. Herkesin hak ettiği kadar alması gerek. Bu kitabı okuyanlar, görüneni değil de görünmeyen gerçekliği görecek.

Televizyonu bırakıp yine tiyatroya döndünüz. Neden?

– Yuvama döndüm, bundan daha güzel ne olabilir. Dizi yaparken tiyatroya yetişemiyorsunuz, ikisi bir arada yürümüyor.

FİLMDE NİMET ALTAN’I Hülya Avşar’IN OYNAMASINI İSTİYORUM

Kitabı sinemaya uyarlamak gibi bir niyetiniz var mı?

– Evet, fitabı filmleştirme süreci başladı bile. Birkaç yapım şirketiyle görüşme halindeyiz.

Siz de rol alacak mısınız?

– O beni biraz yorar ama istediğim küçük bir rol var. Kitapta şöhret budalası Pelin var, bayılıyorum ona, onu canlandırmak isterim. Nimet Altan karakterini de Hülya Avşar’ın canlandırmasını istiyorum.

Kaynak: Hürriyet

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir